3RD INTERNATIONAL CANAKKALE BIENNIALFICTIONS AND DISSENTIONS*SEPTEMBER 28TH – NOVEMBER 3RD 2012 (for english please click)
3. ULUSLARARASI ÇANAKKALE BİENALİ
3. ULUSLARARASI ÇANAKKALE BİENALİ
"KURGULAR VE KARŞI DURUŞLAR"
3RD INTERNATIONAL CANAKKALE BIENNIALFICTIONS AND DISSENTIONS*SEPTEMBER 28TH – NOVEMBER 3RD 2012 (for english please click)
3RD INTERNATIONAL CANAKKALE BIENNIALFICTIONS AND DISSENTIONS*SEPTEMBER 28TH – NOVEMBER 3RD 2012 (for english please click)
Türkiye,
hem kendi siyasal ve kültürel sorunları, demokratikleşme süreçleri,
hem bölgesindeki Arap baharı, Iran nükleer gündemi, ABD sonrası Irak ve
Suriye gibi siyasal sarsıntılar geçiren ülkelere yaklaşımları ve
tepkileri, hem de AB ile ilişkileri açısından küresel bağlamda dikkat
ve ilgiyle izleniyor. Bununla birlikte Türkiye, kültür ve sanat
etkinlikleriyle de küresel kültür sanayi içinde önemli bir etkinlik ve
üretim alanı oluşturuyor. Türkiye, 1980’lerin ortasında başlattığı
İstanbul Bienali ve 2010’da gerçekleştirdiği İstanbul Avrupa Kültür
Başkenti projesiyle yerleştiği bu özel konumu, Antalya, Antakya,
Çanakkale, İzmir, Mardin, Sinop Bienalleri ile pekiştiriyor.
Antik
çağdan günümüze kıtalar ve okyanuslar arasında jeopolitik bir geçit
olma özelliği taşıyan Çanakkale Boğazı’nın Doğu yakasında uzanan
Çanakkale’de gerçekleşecek olan 3. Bienal de, günümüzdeki siyasal,
ekonomik ve toplumsal gerçekler ve bunları sorgulayan, irdeleyen,
yorumlayan kurgular ve karşı duruşlar bağlamında savı olan bir kültürel
ve sanatsal etkinlik olmayı amaçlıyor.
Bu
sav, günümüz sanatçısının zihinsel, duyumsal ve görsel üretimleriyle
küresel ve yerel bağlamda demokrasilerin gerçekleşmesi için bir çalışma,
sorgulama, yorumlama ve çatışma alanları ya da durumları yaratacağını
göstermeye yöneliktir. Bu sav aynı zamanda, bu boğazın açıldığı Akdeniz
coğrafyasının günümüz küresel kültür sanayi içindeki bellek taşıyıcı,
esin verici, yaratıcılık tetikleyici, yenilik üretici özelliklerinin
etkisini de vurgulamaktadır. Bundan da öte bu sav, sanatın kendi
siyaseti olduğunu ve bunun öteki siyasetle rekabet ederek topluma başka
bir birlikte yaşama olanağını açtığını ileri sürmektedir.
Günümüz
sanatı -özellikle bir olguyu araştırmaya, analiz edip, sorgulamaya
dayalı sanat- belirli bir zamansal sürece dayalı, yavaş ama etkili
işleyen bir sürece sahiptir. Bu süreç niteliği, onun günlük yaşama sinen
birçok karmaşık olguyu bir çalışmada içermesini sağlar. Günümüz
sanatçısı adeta bir dedektif edasıyla politik, ekonomik ve kültürel
olguları araştırmakta, keşfetmekte ve sunmakta. Böyle yaparak görünen
yüzeyin altındaki akıntıyı keşfetmekte – bu akıntı Büyük İskender’in
üzerine yürürken Xerxes’e zorluk çıkarmıştı. 1810’da ise Lord Byron
Çanakkale Boğazı’ndan geçecekti ve bunu Don Juan şiirinde anlatacaktı.
Böylece
internet ağı ile birlikte glokal ölçekte bir araya gelen sanatçı ağları
coğrafyayı daralttıkları gibi, olaylara ilişkin zaman boyutunu da
azaltmaktalar. Siyasal ve kültürel hız sürecinde, olguları öğrenmekte,
sırlarının şifresini çözmekte ya da müdahale etmekte maharetli
durumdalar. Böylece geçmişin büyük anlatıları tekrar yazılmakta ve
ortaklıktan bireyselliğe dönmüş gibi duran post-modern özcülük ise
farklı bir epistemolojik gelişmeyi algılayamamaktadır –twitter ve
facebook üzerinden yayılan isyan dalgaları bunun açık kanıtıdır. Sadece
geçmişe dair bir hoşlanma belirtisini içermeyen bu çağdaş örgütlenme,
her ne kadar isyan ruhunu icat etmese de, bir isyan ateşinin birikmesini
sağlamaktadır.
Çağdaş
sanatçı, her zaman sınıf çelişkileri, etnik kimlikler, inanç, kimlik ve
öteki konularını ele alarak var olan sistemleri sorguladı ya da ona
savaş açtı. Yöntemi ise belirli bir sürece dayalı ve çözümseldi. Bu
süreçsellik, dinamizm ve çözüme dayalı ufuk, hızla değişen mekân ve
zamanların algılanmasıyla da en azından anlaşılabilmesi için bir kapı
açmıştır. Zaman ve mekânı kavrayabilmek ve onlardan hareketle politik,
ekonomik ve kültürel düzlemlere müdahale edebilmek, bazı sanatçılar için
örgütlü hareket etmeyi gerektirmiştir. Günümüzdeki sanatçı girişimleri
bunun en etkin örneğidir ve bu bir deneyimlerini toplumla paylaşmak
girişimidir.
3. Çanakkale Bienali,
a.bu tanımlamalar bağlamında gerçekleşen sanatın üretim, izlenme ve algılanma alanı olmayı ;
b.
küresel ölçekte yeniden çizilen coğrafyaları, tekrar bedenleşmeye
(incarnate) çalışan neo-liberal ekonomiyi, özellikle Ortadoğu’da
gözlemlenen politik dönüşümleri, iktidara dair baskıların artan oranda
coğrafya-dışı bir olgu haline gelmesini ve tüm bunların gündelik yaşama
bulaşan durumlarını görünür kılmayı;
c.
belirli bir kavram üzerinden bir araya gelen işler ya var olan durumun
bir manzarasını sunmayı ya da yeni bir manzaranın önericisi olmayı;
d. biraz da, yeni isyan dalgaları ile cisimleşen ve tekrar canlanan (revive) bu örgütlenme durumunu masaya yatırmayı
amaçlamaktadır.
3. Çanakkale Bienali;
a.
Bu bienalin kavramsal çerçevesini benimseyen uluslararası sanatçıları
ve sanat uzmanlarını davet ederek, kenti bu sanatçıların gündemine
yerleştirecek;
b.
Bu sanatçılara bu bienal için üretecekleri işleri yerleştirecekleri
Eski Otobüs Terminali, Er Hamamı gibi ilginç ve işlevsel mekanlar
sunacak;
c.
Kamusal alanlar, sanat ve kültür kurumları, üniversiteleri sanatçılarla
işbirliğine davet ederek, karşılıklı etkileşim ve iletişim ortamı
yaratacak;
d.
Toplumsal eğitim programları (atölyeler, açık oturumlar, konferanslar )
ile bienalin kavramsal çerçevesinin geniş ölçekli bir çözümlemesini ve
yorumlanmasını sağlayacak;
e.
Bienalin bir amaç değil, izleyiciyi üretim süreçlerine katılmaya
yönlendiren sürdürülebilir bir etkinliğe ve Akdeniz bölgesi için
kültürel bir arayüze (interface) dönüştürecek;
f. Çanakkale’yi küresel sanat ve kültür sanayi ve iletişim ağları içine konumlandıracaktır.
3.
Çanakkale Bienali Çanakkale Belediyesi himayesinde Genel Sanat
Danışmanı küratör Beral Madra, eş küratörler Fırat Arapoğlu ve Fatih
Balcı, Genel Koordinatör Seyhan Boztepe ve CABİNİN işbirliğiyle Ekim
2012’de gerçekleştirilecektir.
*Sanat
siyaset için bilgi ve temsiliyetler üretmez. O, duyumsallığın ayrı
cinsten düzenlerinin karşılıklı dayanışmasını, kurguları ve karşı
duruşları üretir. Bunları siyasal eylem için değil, kendi siyaseti
çerçevesinde, yani sanatı bir yandan kendini yok etmeye sürükleyen bir
yandan da yalnızlığa kilitleyen o çift hareket uyarınca üretir. Sanat,
kendisinden ortak duyumsal mekânı bölmeyi talep eden biçimleri ve etken
ve edilgen, tek başına ve birlikte, görüntü ve gerçek arasındaki
ilişkileri, yani tiyatronun, filmin, müzelerin ve okunan sayfaların
zaman-mekânını yeniden düzene sokan kurguları ve karşı duruşları üretir.
Böylece deneyimlerin yeniden şekillenmesini sağlayan biçimler üretir-
birlikte deneyim yaşamayı yeniden biçimlendiren ve yeni sanatsal karşı
duruşlar oluşturan siyasal özne olmanın biçimlerinin oluşacağı alandır
o.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder